Diyaliz nedir ve nasıl uygulanır?

Diyaliz, böbrek yetmezliği olan kişilerde, vücutta biriken fazla sıvı ve atık maddelerin yarı geçirgen bir membran aracılığıyla temizlenmesi işlemidir. Diyaliz tedavisinin iki farklı türü vardır; Hemodiyaliz ve Periton diyalizi.
Böbrek yetmezliği olan kişilerde vücutta idrar ve kan temizleme işlemi gerçekleşmez. Bu sebepten dolayı oluşan zararlı madde ve idrarın vücuttan atılması için makineler kullanılır. Bu işleme diyaliz denir. Diyaliz makinesine bağlanmak suretiyle kan temizleme işlemi yapılması hemodiyaliz olarak isimlendirilir.
Böbrekleri çalışmayan kişilerin (yüzde 15 in altında) vücutlarında biriken atık maddelerin ve fazla sıvının yarı geçirgen bir zar vasıtasıyla uzaklaştırılması gerekir. Hemodiyaliz ve periton diyalizi, atık maddeleri, toksinleri, fazla tuz ve sıvıları vücuttan uzaklaştırıp böbreklerin temel görevlerini üstlenir.
Zar olarak ya hastanın doğal karın zarı (periton diyalizi) ya da yapay bir zar(hemodiyaliz) kullanılır. Bu yarı geçirgen zarın bir tarafında hasta kanı diğer tarafında diyalizat dediğimiz bir sıvı bulunur. Atık maddeler ve fazla sıvı temiz tarafa geçerek vücuttan uzaklaştırılır.
Diyaliz tedavisi böbreklerin tüm işlevlerinin yerini almaz, bu da hastaların belirli ilaçları düzenli olarak almaları gerektiği anlamına gelir.
Diyaliz nasıl uygulanır?
Bir diyalizer, ince elyaf içeren yapay bir filtredir. Lifler, yarı geçirgen diyaliz zarı olarak da bilinen, duvardaki mikroskobik gözeneklerle oyuktur.
1-Hemodiyaliz: Bu işlem diyaliz makinaları ile bunun için açılmış merkezlerde toplu olarak ya da merkeze bağlı ev diyalizi şeklinde uygulanır. Makinaya bağlanmak için bir damar yolunun olması gerekir. Bu orta-büyük damarlara takılan kataterler vasıtasıyla ya da genelde sol kola yapılan küçük bir ameliyatla (fistül) temin edilir. Hastalar makinada genelde haftada üç kez dört saat kalırlar.
Hemodiyaliz sırasında toksinleri uzaklaştırmak için, özel bir diyaliz sıvısı filtreden akar ve kan içi boş fiberden akarken lifleri dışarıdan yıkar. Yarı geçirgen diyaliz membranı nedeniyle, toksinler, üre ve diğer küçük parçacıklar membrandan geçebilir.
2- Periton diyalizi (karın diyalizi): Yarı geçirgen membran olarak hastanın karın içi zarı kullanılır. Kullanım için göbek altından kateter denilen ince uzun bir boru yerleştirilir. Sıvı buradan verilir. Belli müddet kaldıktan sonra sıvı dışarıya alınır. Alınan sıvıda artık atık maddeler ve vücudun fazla sıvısı vardır. Bu işlem günde dört kez yada gece boyu bu alıp vermeyi yapan aletlerle yapılır.
Diyaliz atıkları ve toksinlerı vücuttan nasıl uzaklaştırır?
Metabolik toksinlerin membrandan diyaliz sıvısına aktarılması doğal işlemlere dayanır. Bu işlem difüzyon olarak bilinir. Farklı molekül konsantrasyonlarına sahip kan ve diyaliz sıvısı, yarı geçirgen bir zar ile ayrıldığında, moleküller zardan daha düşük konsantrasyona hareket eder. Bununla birlikte, büyük proteinler ve kan hücreleri, küçük zar gözeneklerinden geçemeyecek kadar büyüktür, bu nedenle kanda kalırlar.
Hemodiyalizde yapay bir zar (bir diyalizör) kullanılır. Buna karşılık, periton diyalizinde (karın duvarlarını çevreleyen periton) doğal yarı geçirgen bir diyaliz zarı olarak kullanılır.
Diyalizde fazla su vücuttan nasıl atılır?
Kronik böbrek yetmezliği olan hastalar genellikle aşırı sıvı ile ilgili problemlere sahiptir, çünkü idrara çıkmakla ilgili problemleri vardır.
Periton diyalizi sırasında vücuttan fazla su almak için, diyaliz sıvısına şeker ilave edilir. Şeker molekülleri periton zarından kolayca geçemediğinden, vücut suyu, sıvı konsantrasyonundaki farkı dengelemek için peritondan diyaliz sıvısına geçer. Bu işlem osmoz olarak bilinir. Sürekli olarak taze diyaliz sıvısı getirerek, böbreklerin çıkaramadığı (ve vücutta toplanacakları) fazla su kandan alınabilir.
Hemodiyalizde, içi boş elyafın dışındaki basınç içeriden daha düşükse, içi boş elyafın içinden akan kandan vücut suyu alınır. Bu işleme ultrafiltrasyon adı verilir ve fazla suyu vücuttan uzaklaştırır. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Bazı insanların başarılı olmalarına rağmen kendini yetersiz ve sahtekâr gibi hissettiğini belirten uzmanlar, bu duruma imposter sendromu denildiğini söylüyor.
Gaziantep Şehir Hastanesi Hekimlerinden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Lütfü Aşkın, son yıllarda Türkiye ve dünya genelinde artan genç kalp krizlerinin önüne geçebilme adına yaşam tarzının değiştirilmesi gerektiğini kaydetti.
Zekânın, doğuştan gelen bir kapasite olarak yüzde 30-40 oranında belirleyici olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yüzde 60-70 oranında eğitimle geliştirilebilir. Zihinsel yatırım, emek ve çabayla daha hızlı yol alınabilir ve bu kişiler daha avantajlı olurlar.” dedi.
Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakil Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz, enstitünün yalnızca ameliyat yapan bir merkez olmadığını, aynı zamanda bilimsel araştırmalara yön veren, genç nakil cerrahların yetiştirildiği bir eğitim yuvası olduğunu söyledi.