HÜDA PAR: Çalışan kadınların iş yükü azaltılmalı

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde çalışan kadınların iş yükünün azaltılması gerektiği belirtildi.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, kadınların çalışma şartları, Gazze'deki soykırım, grev kararlarının yasaklanması, 2B arazileri ve alkol felaketinin yol açtığı sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.
"Pek çok kadın, erkeğin bile zorlandığı ağır işlerde çalışmak zorunda kalıyor"
Çalışan annelerin hem evde hem de iş hayatında büyük bir sorumluluk üstlendiği belirtilen açıklamada, "Kadınlar, çalışma hayatında eşitlik ilkesi adı altında, fiziksel olarak oldukça zorlayıcı, yoğun tempolu ve yüksek stresli işlerde çalışmaya mecbur bırakılmaktadır. Kadınların iş hayatında varlık göstermesi elbette önemlidir. Ancak pek çok kadın, erkeğin bile zorlandığı ağır işlerde çalışmak zorunda kalmakta; sadece ekonomik sebeplerle değil, sosyal baskılarla da istihdama zorlanmaktadır. Bu durum, kadını hem bedenen hem ruhen tüketmektedir." ifadelerine yer verildi.
"Doğum oranlarında yaşanan düşüş gibi tehlikelerle karşı karşıyayız"
Son yıllarda devlet kurumlarında kadınların çalışma şartlarında birtakım iyileştirmeler yapıldığı hatırlatılan açıklamada, "Çalışmaya mecbur kalan veya çalışmayı tercih eden kadınların hâlihazırda birçok önemli problemi bulunmaktadır. Kadınlar hem ağır şartlar altında çalıştırılmakta hem de ucuz işgücü olarak görülüp emekleri sömürülmektedir. Gelinen noktada ise annesinden maddi ve manevi anlamda yeteri kadar beslenemeyen bir nesil, bağları zayıflamış aileler ve doğum oranlarında yaşanan düşüş gibi tehlikelerle karşı karşıyayız." denildi.
"İstihdam politikaları, kadının fiziksel kapasitesi göz önünde bulundurularak düzenlenmeli"
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
"Kadınların çalışma hayatı gerek devlet kurumlarında gerekse özel sektörde annelik ve aile içindeki sorumluluklarını yerine getirmelerini imkânsız kılmayacak ve hayat standartlarını olumsuz etkilemeyecek şekilde düzenlenmelidir. Kadın istihdam politikaları, sadece 'kadını işe yerleştirmek' amacıyla değil; kadını uzun vadede yormayacak, yıpratmayacak bir biçimde kadının fıtratı, fiziksel kapasitesi ve manevi yapısı göz önünde bulundurularak düzenlenmelidir."
"Kapitalist sistemin çalışan kadınların emeğini sömürmesine izin verilmemelidir"
Açıklamada kadınlara pozitif ayrıcalıklar getirilmesi belirtilerek, "Kadının hem annelik görevini sürdürebileceği hem de ekonomik hayata katkıda bulunabileceği esnek, insani şartlarda düzenlenmiş çalışma modelleri geliştirilmelidir. Ayrıca kadınların iş yükünü hafifletmek amacıyla işyerlerinde esnek çalışma saatleri, doğum izni sonrası destekler ve çocuk bakım imkânları artırılmalıdır. Kadınlar için çalışma hayatı, dayatılan bir zorunluluk olmak yerine, gönüllü olarak tercih edilen bir seçenek olmalıdır. Kapitalist sistemin, çalışan kadınların ve annelerin emeğini sömürmesine izin verilmemelidir." denildi.
"Yardımlar işgalci güçler tarafından sistematik şekilde yağmalanıyor"
Dış gündeme de yer verilen değerlendirmede, Gazze'de yaşanan insanî krizin her geçen gün daha da derinleştiği belirtildi.
Gündem değerlendirmesinde, "Açlık, susuzluk ve ilaçsızlık nedeniyle her gün onlarca insan hayatını kaybetmekte; dünya bu dramı izlemekle yetinmektedir. Uluslararası kamuoyunun tepkilerini bastırmak amacıyla gerçekleştirilen 'havadan yardım' gösterileri ise sorunun gerçek boyutunu örtbas etmektedir. Havadan atılan yardımlar, yetersizliğin ötesinde zaman zaman yanlış bölgelere düşmekte veya işgal güçlerinin engelleriyle karşılaşmaktadır. Karadan ulaştırılmaya çalışılan yardımlar ise işgalci güçler tarafından sistematik şekilde yağmalanmakta, ihtiyaç sahiplerine ulaşmadan el konulmaktadır." ifadelerine yer verildi.
"Halkların harekete geçmesi zaruri hâle gelmiştir"
Mısır ve Ürdün'ün tavrının utanç verici olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:
"Bu tutum, Filistin halkının yaşadığı büyük acıyı görmezden gelmek ve sorumluluktan kaçmaktır. Bu noktada, halkların harekete geçmesi zaruri hâle gelmiştir. Dünya genelinde vicdan sahibi insanlar ve sivil toplum örgütleri milyonları kapsayan etkili bir halk hareketi başlatmalıdır. Bu hareketin temel hedefleri şu şekilde olmalıdır:
- Gazze'ye yardımların sürekli ve güvenli bir şekilde karadan ulaştırılması için insani yardım koridorlarının açılması için uluslararası baskı oluşturulması,
-siyonist rejime yapılan tüm askeri ve ekonomik yardımların durdurulması ve işgal politikalarının uluslararası hukuk önünde yargılanmasının talep edilmesi,
-Bölgedeki sınır kapılarının -özellikle Refah Kapısı'nın- Mısır tarafından sürekli açık tutulmasının sağlanması ve bu konuda halkların hükümetlerine doğrudan baskı yapması,
-Gıda, ilaç ve temel insanî ihtiyaçlar için sürekli sivil konvoylar düzenlenmesi, bu konvoyların hedef bölgelere güvenli bir şekilde ulaşabilmesi için; 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokoller ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde askerî koruma altında sevk edilmesi ve sürecin uluslararası medya desteğiyle şeffaf biçimde izlenmesinin sağlanması,
-Gazze halkı için kalıcı bir ateşkes ve onurlu bir hayat hakkı talep eden küresel kampanyalar başlatılması.
Bu mücadele, yalnızca Filistinliler için değil, insanlık onuru için verilen bir mücadeledir. Her fert, her kurum ve her halk, bu insanlık dramına karşı durmalı, gerçek ve kalıcı çözümler için birlik içinde hareket etmelidir."
"Grev yasağı, hak arayışlarının hukuksuz bir biçimde bastırılmasına zemin hazırlamakta"
ETİ Maden İşletmeleri'nde alınan grev kararının Cumhurbaşkanlığı tarafından "millî güvenliği bozucu nitelikte olduğu" gerekçesiyle yasaklandığı hatırlatılan açıklamada, bu durumun kamuoyunda haklı olarak tepkilere neden olduğu ifade edildi.
Açıklamada, "Grev hakkı, Anayasa ile güvence altına alınmış temel bir haktır. Bu hakkın idari tasarruflarla ertelenmesi, fiilen engellenmesi ya da etkisizleştirilmesi, hukuk devleti ve sosyal devlet ilkelerinin açık bir ihlalidir. Toplu sözleşme hakkı, grev hakkından ayrı düşünülemez. Grev hakkı olmaksızın yürütülen bir sözleşme süreci, işçiyi sadece işverenin dayatmalarına mahkûm etmek anlamına gelir. Grev yasağının 'millî güvenlik' gibi geniş ve yoruma açık bir kavramla gerekçelendirilmesi, benzer hak arayışlarının da hukuksuz bir biçimde bastırılmasına zemin hazırlamaktadır." denildi.
"Toplumsal adaleti zedeleyen bu tür yasaklama kararları gözden geçirilmeli"
Emeğin hakkının savunulması gerektiği ifade edilen açıklamada, "HÜDA PAR olarak bizler, sosyal barışın ancak adil bir gelir dağılımı, işçinin emeğine saygı ve taraflar arasında diyalogla mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bu minvalde, işçilerin hak mücadelesinin önünü kesen ve toplumsal adaleti zedeleyen bu tür yasaklama kararlarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz." diye belirtildi.
"2B arazileri konusunda ranta ve suistimale mahal verilmemeleridir"
Orman Kanunu'nda orman vasfını kaybetmiş arazilerin "2B arazisi" kapsamına alındığı hatırlatılan açıklamada, "HÜDA PAR olarak, yıllardır kamuoyunun gündeminde olan 2B arazilerine ilişkin yaklaşımımız; sosyal adaletin sağlanması, emeğin ve mülkiyet hakkının korunması esasına dayanmaktadır. Bu tür arazilerin, uzun yıllardır üzerinde yaşayan, yapı inşa eden ve geçimini bu alanlardan sağlayan vatandaşlara öncelikli olarak satılması yasal bir imkândır. Ancak bu satışların yüksek bedellerle değil, hak sahiplerini gözeten makul şartlarla gerçekleştirilmesi gerekir. Ayrıca hak sahiplerinin bu hakkı noter huzurunda muvafakatname ile devredebilmesi imkânı da tanınmalıdır. Devlet, bu toprakları rant amacıyla değil, üretim ve barınma için tahsis etmeli; mülkiyet sorunlarını adil ve kalıcı şekilde çözmelidir. 2B konusu; hakkaniyetli, toplumsal huzuru önceleyen bir yaklaşımla ele alınmalı; ranta ve suistimale mahal verilmemeleridir." denildi.
"Alkol, bütün kötülüklerin anasıdır"
"Alkol, toplumu, gençliği ve geleceğimizi ifsada sürükleyen büyük bir felakettir." diye belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Trafik kazalarından istismara, suça sürüklenmeden şiddet olaylarına kadar birçok olumsuzluğun temelinde alkol kullanımı yer almaktadır. Alkol, bütün kötülüklerin anasıdır. Bugün bazı belediyelerin kamu kaynaklarını kullanarak 'festival' adı altında alkollü etkinliklere alan açması, özellikle gençliğimizi büyük bir felakete sürüklemektedir. Alkol kullanımı, zamanla bağımlılığa dönüşmekte; ardından uyuşturucu madde kullanımına zemin hazırlamakta ve ne yazık ki bu süreç ölümlerle sonuçlanmaktadır. Toplumsal sağlığı ve gençliğimizi tehdit eden bu tür uygulamalara karşı kamu otoritelerinin daha duyarlı ve sorumlu davranması şarttır."
"Belediyeye ait restoranlarda alkollü içecek satışının yapılması kabul edilemez"
Bazı işletmeler tarafından ödeme noktalarında alkolün sergilenmesinin reklam ve teşvik olarak değerlendirildiği açıklamada, "Dünyanın birçok ülkesinde alkolle ilgili ciddi sınırlamalar bulunmaktadır. Bazı ülkelerde alkol satışı tamamen yasaklanmışken; bazı ülkelerde alkolün reklamı ve promosyonuna kesin olarak izin verilmemektedir. Diğer bazı ülkelerde ise satış yalnızca lisanslı işletmeler aracılığıyla ve devlet kontrolünde yapılmaktadır. Ülkemizde ise yeterli denetim olmaksızın alkol satışının yapılması ve bazı belediyelerin alkollü etkinliklere alan açması, hatta belediyeye ait restoranlarda alkollü içecek satışının yapılması kabul edilemez. Yetkililer, bir an önce bu felaketin önüne geçmelidir." diye belirtildi.
"Aklıselim sahibi bir nesil ile medeniyetimizi ihya edip yükselebiliriz"
Halkın can, mal, akıl, din ve nesil emniyetinin güvence altına alınması gerektiği belirtilen açıklamada, "Bu beş değeri güvence altına almadan toplumda ne huzur sağlanabilir ne de güven tesisi mümkün olur. Unutulmamalıdır ki alkol zehri, bu beş temel değere de zarar vermektedir. Alkollü bir nesil değil; aklıselim sahibi bir nesil ile medeniyetimizi ihya edip yükselebiliriz." denildi. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
2006 yılında temeli atılan aradan geçen 19 yıla rağmen faaliyete geçemeyen Şırnak Organize Sanayi Bölgesi (OSB) ile ilgili açıklamalarda bulunan HÜDA PAR merkez ilçe başkanı Hüseyin Üzen, yatırımın olmadığı yerde kalkınmanın da olmayacağını belirterek, OSB’nin bitirilmesi çağrısında bulundu.
HÜDA PAR Genç İlçe Başkanlığı, ilçe genelindeki köy ziyaretleri kapsamında Ardıçdibi (Arikel) köyünü ziyaret etti.
HÜDA PAR Bingöl İl Başkanı Refik Alpaya ve beraberindeki heyet, Bingöl Devlet Hastanesi’ni ziyaret ederek, Hastane Başhekimi Op. Dr. Reha Sermed Aygören ile bir araya geldi.