Öğretim Görevlisi Dr. Kul, işgal rejiminin Gazze'de ihlal ettiği savaş suçları ve etkisini anlattı

Siyonist işgal rejiminin Gazze'de sürdürdüğü soykırım ve aç bırakma politikasına ilişkin konuşan İzzet Abant Üniversitesi Hukuk Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Muhammet Celal Kul, Amerika'nın işlenen suçlara ilişkin işgalcilere yargılanmama teminatı verdiğini söyledi.
2 yıla yakındır işgal rejimi tarafından Gazze'de sürdürülen soykırım sürerken maalesef dünya kamuoyunda ve uluslararası kuruluşlarda yaşanan savaş suçlarına karşı gerekli tepki gösterilmiyor, atılması gereken adımlar da atılmıyor.
Gazze'de devam eden savaş suçları ve halkın açlığa mahkûm edilmesine ilişkin İLKHA muhabirine konuşan İzzet Abant Üniversitesi Hukuk Bölümü Öğretim Görevlisi ve WOLAS Üyesi Dr. Muhammet Celal Kul, Amerika'nın işlenen suçlara ilişkin işgalcilere yarılanmama teminatı verdiğini ancak dünyada bir uyanışın başladığını, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin söz konusu suçluları yargılama yetkisine sahip olduğunu ifade etti.
"Büyük resimde Gazze halkının tüketilmesi gibi bir soykırım kastı var"
Kul, "Birçok açıdan uluslararası hukuku ihlal eden bir rejimle karşı karşıyayız. Hem aç bırakmayı savaş suçu olarak işliyorlar hem de nihai amaç olarak insanların yaşaması mümkün şartlara mahkûm etme şeklinde soykırım olarak da işliyorlar. Ayrım gözetme ilkesinin ihlal edilmesiyle sivilleri hedef alma, savaşmayan kişileri hedef alma, çok geniş bir alanları vurma, yasaklı fosfor bombaların kullanılması gibi birçok fiili savaş suçu olarak işlediler. Büyük resimde Filistin halkını, Gazze halkını tüketme gibi bir soykırım kastına yönelik sistematik fiiller olduğunu görüyoruz. Bu sistematik savaş hukuku ihlallerinin, insancıl hukuk ihlallerinin, insanlığa karşı suçlar bakımında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisine giren fiillerdir. Ancak israile bu konuda teminat veren bir Amerika var. "dedi.
"Dünya kamuoyu bunun soykırım olduğunu görmeye başladı"
Amerika'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin işlerliğini kendisi bakımından etkisiz bırakmaya yönelik daha önce birçok hamlede bulunduğunu, Amerikan askerlerinin diğer ülkelere iade edilmemesi anlaşmaları veya Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne teslim etmeme şeklinde anlaşmalara imza attığını hatırlatan Kul, "Israrla Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisini tanımadıklarını söylüyorlar. Aynı şekilde israilli yetkilileri de vermeyeceklerini, Birleşmiş Milletler'den aleyhlerine çıkabilecek herhangi bir kararı veto edecekleri teminatını verdikleri anlaşılıyor. Ancak ülkeler bireysel bazda, Evrensel Yargı Yetkisi'ne dayanarak bu savaş suçlarını yargılama yoluna gitmeye başladılar. Bu fiilleri işleyen israilli yetkililerine yargılamaya başladılar. Bu yapılan yargılamalar sonucunda orada bu suçları işleyen kişiler o ülkeden çıkamayacaklar. Çıktıkları zamanda bu yargılamaların yapıldığı ülkelerde yakalanma riskiyle karşı karşıya kalacaklar. Bu şekilde ciddi yaptırımlar geliyor. Çünkü artık dünya kamuoyu bunun gerçekten adının soykırım olduğunu görmeye başladı. Filistin'in tanınmasına yönelik, Fransa, İngiltere gibi Batılı ülkeler de ciddi deklarasyonlar var. Ancak geriye kalan Filistin toprağı çok az olabilir, Gazze Şeridi işgal edilmiş olabilir. Bunun da ayrıca bir değerlendirilmesi gerekiyor." diye konuştu.
"Uluslararası toplum, Gazze'ye insani yardımı ulaştırmak için bir Birleşmiş Milletler kararı alabilir"
Kul, "Uluslararası kuruluşlar, Gazze'ye insani yardım götürmekle mükellef. Konvansiyonlardan kaynaklı olarak israilin bunu yapması gerekir. Ancak uluslararası camianın ya da uluslararası topluluğun sorumluluğu süregiden bir soykırımı durdurmak adına buraya insani yardımın ulaştırılmasını sağlamaktı. Bunu da havadan atılan yardımlarla yapmaya çalıştılar ama biraz geç kalındı. Havadan yapılan yardımların da çadırları yıktığı, oradaki bebekleri öldürdüğü gibi durumlara sebep oldu. Dolayısıyla uluslararası toplum, Gazze'ye insani yardımı ulaştırmak için bir Birleşmiş Milletler kararı alabilir. Bunu her seferinde veto eden Amerika oldu. Onun dışında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla bunu yapabilirdi. Ya da birkaç devlet bölgesel olarak bir araya gelerek insani yardım ulaştırmak için bir inisiyatif oluşturabilirdi. Gelinen noktada gördük ki, devletler son ana kadar bu konuda inisiyatif almadı. Sivil inisiyatif üzerinden örgütlenen gemiler oraya yardım götürmeye çalıştılar. Son dönemde bazı devletler havadan yardım ulaştırmaya başladı ama bunun daha erkenden yapılmasını bekliyorduk." şeklinde konuştu.
"Sorumluluk alması gereken Arap ülkeleri bu sorumluluğu almıyor, diğer ülkeler de organize olmuş değiller"
Kara ve denizden yardımların etkili bir şekilde ulaştırılması gerektiğini, burada da Mısır'ın sınır kapılarını açmamasının önemli bir sorun teşkil ettiğini vurgulayan Kul, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Kimse ciddi bir şekil israille karşı karşıya gelmek istemiyor. Çünkü israil saldırgan bir ülke. Filistin'i ve Gazze şeridini de bu saldırı kapsamında abluka altına aldığı için yardımların ulaşmamasına sebebiyet veriyor. Bu saldırganlık, bu tecavüz ayrıca bir uluslararası suç ve uluslararası ceza mahkemesinin bunun hakkında da yargı yetki var. Bu aktive edilme noktasında daha geniş kapsamlı ülkeler hakkında geçerli olabilmesi için de çalışmaları devam ediyor. Dolayısıyla uluslararası hukuka aykırı olarak bir devletin topraklarını denizden, havadan kuşatmak ve yardımın girmesine engel olmak zaten ayrıca bir suçtur. Bu suçu işlediğinden bahisle bir devlet oraya kendisi yardım gönderebilir. Aslında bunu yapabilirler ama bunu yapmak otomatikman israille savaşı göze aldığınızı anlamına geldiği için herhangi bir bireysel devlet olarak bunu yapmaktan kaçınıyor. Bunu bölgesel meşru müdafaa yapılabilir. Yani üçüncü devlet lehine kolektif bir meşru müdafaa yapılabilir. Ancak bu konuda da bir araya gelinmiş değil. Oradaki başta sorumluluk alması gereken Arap ülkeleri bu sorumluluğu almıyor. Arap ülkelerinin Amerika ile şu anda oluşturdukları konjonktürel yakınlık sebebiyle bunu yapmıyorlar. Diğer ülkeler de bu konuda iyi organize olmuş değiller. Ancak sivil inisiyatif her zaman yapması gerekenden belki fazlasını yapmaya çalışıyor. Dünyada çok fazla bir bilinç oluştu. Ancak belli politikalar nedeniyle bunun hükümetlere bunun yansıması yavaş oluyor." (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Tercih ve Kariyer Danışmanı Dr. Yasin Kuruçay, üniversiteye yeni başlayacak gençlere önemli uyarılarda bulunarak, şehir dışında okumanın fırsatları ve riskleri bir arada barındırdığını, öğrencilerin kariyer hedeflerine ilerlerken manevi ve ahlaki değerlerinden kopmamaları gerektiğini vurguladı.
Siirt İl Müftüsü Şakir Pinal, yaz Kur’an kurslarının sadece dini bilgi vermekle kalmayıp, çocukların ahlaki ve manevi gelişimine de katkı sağladığını belirtti.
Gazze'de devam eden insani yardım çalışmaları ve yardımların yağmalandığına ilişkin haberlerle ilgili konuşan Umut Kervanı Genel Başkanı Cengiz Kurtaran, sosyal medyada yapılan algılara kapılmadan bölgeye yönelik yardımların devam etmesi gerektiğini, yardımların yetersiz olsa da ulaştığını, sınır kapılarının açılması için yönetimlere baskı kurulması gerektiğini söyledi.