Nahda Hareketi lideri ve eski Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi, "devlete karşı komplo" suçlamasıyla tutuklu bulunan Cevher bin Mübarek'le dayanışma amacıyla süresiz açlık grevine başladı. Diğer muhalif siyasetçiler de eyleme katıldı.

Tunus'ta muhalif siyasetçiler, yargı bağımsızlığına yönelik baskılar ve siyasi tutuklamalar nedeniyle yeni bir protesto dalgası başlattı. Nahda Hareketi lideri ve eski Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi, tutuklu siyasetçi Cevher bin Mübarek'le dayanışma amacıyla süresiz açlık grevine başladığını açıkladı.

Gannuşi'nin avukatları tarafından yapılan açıklamada, bu kararın "Tunus'ta adaletin siyasallaştırılmasına ve özgürlüklerin gasp edilmesine karşı bir tavır" olduğu belirtildi.

Cevher bin Mübarek, 29 Ekim'de "devlete karşı komplo" suçlamasıyla tutuklanmış ve Nabil vilayetindeki Beli Cezaevi'ne gönderilmişti. Anayasa hukuku profesörü olan Bin Mübarek, geçtiğimiz Nisan ayında 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Muhalefet, davanın tamamen siyasi saiklerle açıldığını savunuyor.

Başkent Tunus'ta düzenlenen bir basın toplantısında, muhalefet partileri ve "Siyasi Tutukluların Aileleri Koordinasyonu" temsilcileri, Cevher bin Mübarek'in özgürlüğü için dayanışma çağrısında bulundu. Cumhuriyetçi Parti Sözcüsü Wisam es-Sağir, partisinin genel sekreteri İsam eş-Şabi'nin de cezaevinde açlık grevine başladığını duyurdu.

Cevher bin Mübarek'in babası ve muhalif liderlerden İzzeddin bin Mübarek el-Hazki, oğlunun sağlık durumunun "kritik" olduğunu ancak moralinin yüksek kaldığını söyledi. Ailesi, cumartesi gününden itibaren açlık grevine katılacaklarını açıkladı.

Uluslararası Af Örgütü, Bin Mübarek'in onuncu gününe giren açlık grevi sonrası "derin endişe" duyduğunu belirterek, "Cevher bin Mübarek ve siyasi görüşleri nedeniyle tutuklanan herkesin derhal ve koşulsuz serbest bırakılması" çağrısı yaptı.

Tunus Cezaevi ve Islah Genel Müdürlüğü ise yayımladığı açıklamada, açlık grevindeki tutukluların sağlık durumlarının stabil olduğunu iddia etti.

Söz konusu davalar, Şubat 2023'te başlayan siyasi baskı sürecinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. O tarihten bu yana çok sayıda siyasetçi, avukat ve sivil toplum aktivisti "devlet güvenliğini tehdit" ve "yabancı taraflarla iş birliği" suçlamalarıyla tutuklandı. (İLKHA)