Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan BM kürsüsünden dünyaya Gazze çağrısı: Cesaretinizi gösterin!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM 80. Genel Kurulu oturumunda, "Halklarınız Gazze'deki barbarlığa tepki gösterirken gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin. Çocukların çocukları büyüttüğü Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin." çağrısında bulundu.
BM 80. Genel Kurulu oturumu, BM 80. Genel Kurul Başkanı Alman Annalena Baerbock başkanlığında ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in konuşmasıyla açıldı.
Oturumda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kürsüye çıkarak hitap etti.
80. Genel Kurulu'nun tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni eden Erdoğan, "İnsanlığın ortak vicdanını temsil eden bu kürsüden sizlere bir kez daha hitap etmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum." dedi.
"Biz bugün bu kürsüde, kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılmak istenen Filistin halkına tercüman olmak için de bulunuyoruz." diyen Erdoğan, Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıklayan tüm ülkelere teşekkür ederek henüz bu kararı almayan devletleri ise bir an önce harekete geçmeye çağırdı.
Birleşmiş Milletler şartının bundan 80 yıl önce San Francisco'da imzalandığı ve 24 Ekim 1945'te yürürlüğe girdiğini hatırlatan Erdoğan, "Birleşmiş Milletler kuruluş şartının ilk maddesinin ilk kelimelerini burada tekrar hatırlatmak isterim." Dedi ve Gazze'deki soykırıma dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Birleşmiş Milletlerin amacı uluslararası barış ve güvenliği korumaktır. Evet, bizler bu salonda Birleşmiş Milletlerin 80. yaşını kutlarken, dünyanın birçok bölgesinde kuruluş şartının ilk maddesinin ilk kelimelerine gölge düşürecek vahim hadiseler yaşanıyor.
Özellikle Gazze'de gözlerimizin önünde 700 günü aşkın bir süredir soykırım devam ediyor. Biz toplantı halindeyken dahi Gazze'de şu anda siviller katlediliyor. Gazze'de ölen sivillerin sayısı 65 bin geçti. Enkaz altında kaç cenazenin olduğu henüz bilinmiyor. Ölenlerin 20 binden fazlası çocuk. israil tarafından Gazze'de son 23 aydır her saat bir çocuk acımasızca hayattan kopartılıyor.
Bunlar sayı değil dostlar. Hepsi birer can, birer masum insan. Şu anda sadece silahlarla değil, açlık silahıyla da insanlar öldürülüyor. 21. yüzyılda medeni dünyanın bakışları altında 146 çocuk 428 kişi açlıktan hayatını kaybetti ve sayı her geçen gün artıyor."
"2025 yılında böyle bir gaddarlığın makul bir sebebi olabilir mi?"
Kürsüden, Gazze'deki günlük hayatı anlatan bir fotoğraf gösteren Erdoğan, "Birinci fotoğraf gördüğünüz gibi ellerinde leğenli kadınlar. Lütfen hepimiz elimizi vicdanımıza koyup cevap verelim. 2025 yılında böyle bir gaddarlığın makul bir sebebi olabilir mi? Fakat insanlık adına bu utanç manzarası Gazze'de 23 aydır her gün tekrar ediyor. 365 km2 içinde yaşayan 2.5 milyon Gazze'li her gün yerinden eziliyor. Her gün bir başka bölgeye göçe zorlanıyor." diye açıkladı.
"Bu insanlığın dip noktasıdır"
Gazze'nin sağlık altyapısının tamamen çöktüğünü vurgulayan Erdoğan, "Doktorlar öldürüldü ya da gözaltına alındı. Ambulanslar vuruldu. Hastaneler bombalandı. Yıkıldı. Tedavi mümkün değil. Operasyon mümkün değil. İlaç bulmak mümkün değil. Mümkün değil. Dostlar, bakın, Tayyip Erdoğan olarak, içim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum. Henüz 2-3 yaşındaki elleri, kolları, bacakları olmayan masum yavrucuklar bugün maalesef Gazze'nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir. Buna hangi vicdan dayanır? Hangi vicdan buna sessiz kalabilir? Çocukların açlıktan, ilaçsızlıktan öldüğü bir dünyada huzur olur mu? Hepimiz anne babayız. Üzerine titrediğimiz evlatlarımız, torunlarımız var. Burada, Amerika'da, Avrupa'da, dünyanın her yerinde bir çocuğun eline küçük bir diken batsa anne babaların yüreği yanıyor. Ama Gazze'de çocukların elleri, kolları, bacakları anestezi yapılmadan ampute ediliyor. Kimse kusura bakmasın ama bu insanlığın dip noktasıdır. İnsanlık tarihi son bir asırda böyle bir vahşet görmemiştir."
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Gazze'deki soykırım medya, sosyal medya aracılığıyla her an canlı olarak yayınlanıyor. israil şu ana kadar Gazze'de ulusal ve uluslararası basında çalışan 250 gazeteciyi kasıtlı olarak öldürdü. Gazze'ye tüm girişleri yasakladı ama yine de soykırımı gizleyemedi.
Filistin topraklarında devam eden soykırıma her fırsatta dikkatleri çeken Genel Sekreter Sayın Guterres'i gönülden destekliyorum. Cesareti için kendisini bir kez daha tebrik ediyorum. Ancak Birleşmiş Milletler Gazze'de kendi çalışanlarını dahi maalesef koruyamamıştır. Gazze'de insanlara yardım için koşturan 500 kişi öldürülmüştür. Ve bunların 326'sı Birleşmiş Milletler personelidir.
Bakınız, soykırım tıpkı holokost gibi insanların toplu halde iması için kullanılan utanç verici, insanlık dışı barbarca bir kavramdır. Oysa bugün Gazze'de sadece insanlar öldürülmüyor. Gazze'de hayvanlar hedef alınarak öldürülüyor. Gazze'de tarım alanları, bahçeler, ağaçlar, otlar, Gazze'de asırlık zeytin ağaçları yok ediliyor. Gazze'de sular yok ediliyor, kirletiliyor. Gazze'de binalar, evler, kütüphaneler, hastaneler, okullar, camiler, kiliseler, tarihi yapılar bilinçli bir şekilde yıkılıyor. Gazze'nin toprağı insan için de hayvan için de bitki için de artık işe yaramaz hale getiriliyor."
"İşgal, tehcir, sürgün, soykırım, daha doğrusu bir toplu kıyım politikasıdır"
Elindeki bir fotoğrafı daha gösteren Erdoğan, "Şimdi size soruyorum, elimdeki şu fotoğrafın güvenlik arayışıyla ne ilgisi var? Bunun adı canlıya düşmanlık, hayata düşmanlık değil midir? Bu kürsüden açık açık ifade ediyorum. Gazze'de bir savaş yoktur. Gazze'de iki taraftan söz edilemez. Gazze'de bir yanda elinde en modern, en öldürücü silahlar olan düzenli ordu. Diğer tarafta ise masum siviller, masum çocuklar var. Bu terörle mücadele değildir. Bu 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen bir işgal, tehcir, sürgün, soykırım, daha doğrusu bir toplu kıyım politikasıdır. Bugün Gazze, Hamas bahanesiyle yok edilirken es zamanlı olarak Hamas'ın yönetimde olmadığı Batı Şeria'da adım adım işgal edilmekte infazlarla masum siviller katledilmektedir."
Üstelik işgalci rejimin, Gazze ve Batı Şeria'yla sınırlı kalmadığını; Suriye'ye, İran'a, Yemen'e, Lübnan'a saldırılar düzenleyerek bölge barışını da tehdit ettiğini belirten Erdoğan ,"En son arabulucu Katar'da ateşkes müzakereleri için toplantı yapan heyete israil saldırısı gerçekleşmiştir. Katar'a yönelik saldırı göstermiştir ki israil yönetimi tamamen kontrolü kaybetmiştir. Netanyahu'nun barış yapmaya da rehineleri kurtarmaya da niyetinin olmadığı bir keza anlaşılmıştır." diye konuştu.
Erdoğan, "Sadece komşuları değil, Orta Doğu'daki tüm ülkeler israil hükümetinin pervasız tehditlerine muhatap oluyor. Şunun da farkına varalım. israilin artan saldırganlığı sebebiyle Avrupa başta olmak üzere Batı'da İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan değerler de çok ağır yara almıştır. En temel insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, gösteri ve protesto özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramlar rafa kaldırılmıştır. Gelinen noktada hepimiz şu gerçeği görmek zorundayız. Değerli dostlar, vaat edilmiş topraklar saplantısıyla hareket eden israil yönetimi yayılmacı bir politikayla bölge barışına kastetmektedir. Üç semavi dinin kutsal beldesi, insanlığın ortak mirası olan Kudüs-ü Şerif, bu radikalizmin doğrudan hedefidir." diye ekledi.
"Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin"
Bu cinnet halinin artık daha fazla devam edemeyeceğini söyleyen Erdoğan, "Gazze'de ateşkes bir an önce sağlanmalı, saldırılar durmalı, insani yardımların engelsiz girişine mutlaka izin verilmelidir. Soykırım kadrosunun uluslararası hukuka hesap vermesi temin edilmelidir. İnşallah bu mutlaka gerçekleşecektir. Gazze'de yaşanan barbarlığa karşı sesini yükseltmeyen, tavır almayan herkes bu vahşetin sorumluluğuna ortaktır. Buradan bütün devlet ve hükümet başkanlarına samimiyetle sesleniyorum. Gün bu gündür. Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günündür. Halklarınız Gazze'deki barbarlığa tepki gösterirken gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin. Çocukların çocukları büyüttüğü Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin." şeklinde konuştu.
“Bir ve bütün Suriye vizyonunu tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz”
Suriye’de yaşanan zulüm ve çatışmaları 13 yıl boyunca BM kürsüsünde dile getirdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nasıl bugün Gazzeli mazlumlar için sesimizi yükseltiyorsak, 13 yıl süresince de Suriyelilerin feryatlarına dikkati çektik. Burada onların da sesi, nefesi olduk. 1 milyon insanın hayatına milyonlarcasının da vatanlarını terk etmesine sebep olan zulüm 8 Aralık devrimi ile birlikte hamdolsun artık tarihe karıştı.” ifadelerini kullandı.
Suriyelilerin 8 Aralık 2024 itibarıyla yeni bir dönemin kapılarını açtığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Eli kanlı bir rejime karşı mücadeleyi kazanan Suriye halkı, inanıyorum ki büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri zaferi de inşallah menziline ulaştıracaktır. DEAŞ başta olmak üzere terörün hiçbir çeşidinin olmadığı, güvenliğin tesis edildiği, bir ve bütün Suriye vizyonunu tüm imkânlarımızla destekleyeceğiz. Suriye’de istikrar kökleştikçe hiç şüphesiz bunun kazananı Suriyelilerle birlikte tüm komşu ülkeler, tüm bölgemiz olacaktır. Körfez’deki kardeş ülkelere de Suriye’nin toparlanmasına verdikleri katkılar için teşekkürlerimi iletiyorum. Bizimle aynı ilkeleri paylaşan tüm bölgesel ve uluslararası aktörlerle iş birliğimizi inşallah aynı şekilde sürdüreceğiz. Komşumuz İran’la ilgili nükleer dosyanın bir an evvel diplomasi yoluyla çözülmesini temenni ediyoruz. Unutulmamalıdır ki bölgemiz yeni bir krizi daha kaldıramaz. Komşumuz Irak’ın istikrarı, güvenliği ve refahı, bölgemizin selameti bakımından fevkalade önemlidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi kolektif refahı önceleyen, stratejik hamlelere bu bakımdan büyük önem atfediyoruz. Kuzeyde her ikisi de komşumuz olan Rusya ve Ukrayna arasında İstanbul Sürecine büyük bir iştiyakla ev sahipliği yapıyoruz. Doğrudan görüşmeler sayesinde çok sayıda esirin ve naaşın mübadelesine aracılık ettik. Taraflar arasında barış müzakerelerinin modalitelerini belirlemeye çalıştık. Unutmayın, ‘Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz.’ şiarıyla önümüzdeki dönemde de ateşkes için çaba göstermeye devam edeceğiz.”
“Somali ile Etiyopya arasındaki ihtilafın halline yönelik gayretlerimizi sürdürüyoruz”
Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışın tesisi için tarafları en başından bu yana cesaretlendirdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “8 Ağustos’ta iki ülke arasında kalıcı barışa giden adımların atılmasından memnuniyet duyuyoruz. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Sayın Paşinyan başta olmak üzere sürece katkıda bulunan Amerikan Başkanı Sayın Trump’ı burada bir kez daha tebrik ediyorum.” diye konuştu.
Bu vesileyle Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin kendi rayında ilerlediğini de belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diğer bir ara buluculuk faaliyetimiz olan Ankara Süreci kapsamında Somali’yle Etiyopya arasındaki ihtilafın halline yönelik gayretlerimizi sürdürüyoruz. Tarafların bu girişimi hızla, başarıyla neticelendirmelerini temenni ediyorum.” şeklinde konuştu.
“Kıbrıs Türkleri, Ada’nın eşit sahibidir ve azınlık olmayı kabul etmeyecektir”
Türkiye’nin, Karadeniz’de güvenliğin teminatı olan Montrö Sözleşmesi’ni tam 89 yıldır tarafsızlık içinde harfiyen uyguladığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ege Denizi’ni ve Doğu Akdeniz’i ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine riayet edilen, bir istikrar ve refah havzası olarak görmek istiyoruz. Enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı iş birliğine hazırız. Komşularımızdan da aynısını bekliyoruz. Bu vesileyle Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışlayan projelerin başarılı olamayacağını burada özellikle vurgulamak istiyorum. Kıbrıs Adasının, batısında Türkiye’nin hak ve yetkileri Adanın etrafındaki alanlarda ise Kıbrıs Türklerinin meşru hakları vardır. Daha evvel de teklif ettiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı, müşterek bir zeminin bulunmasına katkı yapacaktır. Kıbrıs Meselesinin çözümü daha önce defalarca denenmiş ancak Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle tüketilmiş federasyon modeli üzerine bina edilemez. Kıbrıs Adası’nda iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türkleri, Ada’nın eşit sahibidir ve azınlık olmayı kabul etmeyecektir. Uluslararası toplum Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır maruz bırakıldıkları haksız izolasyona artık son vermelidir. Son üç Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığım çağrıyı bugün bir kere daha tekrarlıyor, uluslararası toplumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum.”
“Avrupa Birliği’nin de bizim kadar istekli ve kararlı olması mühimdir”
Önümüzdeki dönemde, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni bir başlangıç ve vizyonu arzuladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu vizyon, günü kurtaran değil ufku yeniden tayin eden, ortak geleceğimizi şekillendiren bir vizyon olmalıdır. Bunun için elbette Avrupa Birliği’nin de bizim kadar istekli ve kararlı olması mühimdir.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin, net güvenlik sağlayıcısı bir ülke olarak Birleşmiş Milletler, NATO, AGİT ve Avrupa Birliğinin harekât ve misyonlarına katkılarını sürdüreceğini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2026 yılındaki NATO Zirvesi’ni Ankara’da toplayacağız. NATO müttefikliğimiz Amerika Birleşik Devletleri’yle ilişkilerimizi ticaret, yatırım, enerji ve savunma sanayi başta olmak üzere birçok alanda güçlendiriyoruz.” dedi.
“Güney Asya’da barış ve istikrarın muhafazasını son derece önemli görüyoruz”
Ata yurdu Orta Asya’daki kardeş ülkelerin barış, istikrar ve refahının Türkiye için vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk Devletleri Teşkilatımız, bölgesel bir çatı olmanın ötesine geçerek küresel bir aktör olma yolunda ilerliyor. Köklü, beşerî bağlarımızın olduğu Balkanlar’da barışın ve istikrarın sürmesi için yoğun gayret içindeyiz. Temmuz ayında ihdas ettiğimiz Balkan Barış Platformu bu yöndeki çabalarımızın en yeni örneğidir. KFOR Komutanlığı görevini de bu yıl Ekim ayında bir kez daha üstleneceğiz. Afganistan’daki yönetimin, toplumu kuşatıcı dikkate alan bir anlayış sergilemesi temel arzumuzdur. Yeniden toparlanma sürecinde uluslararası toplumun Afgan halkını yalnız bırakmamasıdır. Türkiye ve Türk milleti olarak, Afgan kardeşlerimizin her daim yanında olmaya devam edeceğiz. Güney Asya’da barış ve istikrarın muhafazasını son derece önemli görüyoruz. Nisan ayında Pakistan ve Hindistan arasındaki çatışmaya varan bu gerilimde varılan ateşkesten memnuniyet duyuyoruz. İki ülke arasında terörle mücadelede iş birliğini önemsiyoruz. Keşmir Meselesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları temelinde Keşmirli kardeşlerimizin beklentileri ekseninin diyalogla çözülmesini destekliyoruz. Afrika Kıtasıyla eğitimden sağlığa, altyapıdan ticarete kadar geniş bir yelpazede ilişkilerimiz yıldan yıla güçleniyor. Somali’nin terörle mücadelesine gereken her türlü desteği verirken insani yardım faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Sudan’da iki yılı aşkın süredir devam eden çatışma ortamı bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Sudan’da akan kanın durması ve sürdürülebilir barışın tesis edilmesi, uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur. Bizim bu yöndeki çabalarımız devam edecektir.”
“Latin Amerika ve Karayipler bölgesiyle münasebetlerimizi geliştirmeye büyük önem atfediyoruz”
Afrika’daki Büyük Göller Bölgesi’nin yıllardır süren istikrarsızlık ve çatışmalardan muzdarip olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusunda yaşanan çatışmaların çözülmesi temennimizdir. Amerika’nın arabuluculuğu ve Katar’ın kolaylaştırıcılığında yürütülen gayretleri samimiyetle destekliyoruz. Batı Afrika’da, bilhassa sahil havzasında artan terör faaliyetlerini de endişeyle takip ediyoruz. Tarihî bağlarımızın bulunduğu bu bölge halklarının huzura ve istikrara kavuşmaları için çabalarımız devam edecektir.”
İlhamını çift başlı Selçuklu Kartal’ından alan, kendilerinin de 360 derecelik yaklaşımla yürüttükleri Türk dış politikasında Asya ülkeleriyle ilişkilerin büyük stratejik öneme sahip olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeniden Asya Girişimimiz çerçevesinde, ASEAN başta olmak üzere bölgesel kuruluşlarla angajmanımız giderek derinleşiyor. Latin Amerika ve Karayipler bölgesiyle münasebetlerimizi ortaklık ruhuyla ve ‘kazan-kazan’ yaklaşımıyla geliştirmeye büyük önem atfediyoruz. Bölgedeki tüm ülkelerle kurmuş olduğumuz dostane bağları daha ileriye taşıma irademiz bakidir.” ifadelerini kullandı.
“Dünya ticaretinin gelişimine katkı sunuyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası ticarette artan korumacılık eğilimlerinin ve tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmaların dünya ekonomisinde esaslı değişimlere yol açtığını belirterek, şöyle konuştu: “Mevcut sınamalarla başarılı mücadele için Dünya Ticaret Örgütü’nün yer aldığı kurallara dayalı uluslararası ticaretin reforme edilmesini destekliyoruz. Ucuz, güvenli ve sürdürülebilir enerjiye erişimi, özellikle gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi için vazgeçilmez buluyorum. Çin’den Avrupa’ya uzanan ve stratejik önemi haiz Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridoru Projesini ilerletiyoruz. Modern ulaştırma altyapımız ve Bakü-Tiflis-Kars Hattı ile dünya ticaretinin gelişimine katkı sunuyoruz.”
Tabiata saygılı bir gelecek inşa etme hedefiyle çıktıkları yolda 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine doğru kararlılıkla ilerlediklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eşim Emine Erdoğan’ın himayesinde yürüyen Sıfır Atık Hareketi’nin tüm dünyada her yıl dalga dalga büyüyen, daha fazla insana ve kalbe ulaşan bir farkındalık halkasına dönüştüğünü görmek, bizim için ayrı bir bahtiyarlıktır. Bu süreçte, gelişmiş ülkelerin sorumluluklarını yerine getirmesi artık bir tercihten öte yükümlülük hâline gelmiştir.” dedi.
“İnsanlık yapay zekâ alanında olağanüstü bir sıçramaya şahitlik ediyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada en fazla kalkınma yardımı yapan ülkelerden biri olarak Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılması için çaba harcadıklarını belirterek, şunları kaydetti: “2030 Hedeflerine erişmek ve dünyanın dört bir yanındaki yüz milyonlarca insanı onurlu yaşama kavuşturmak için, küresel finansman mimarisinin ‘kimseyi geride bırakmama’ anlayışıyla uyumlu hâle getirilmesini savunuyoruz. Burada şuna da özellikle dikkatinizi çekmek isterim, biz, jeopolitik sınamalarla uğraşırken, insanlık yapay zeka alanında olağanüstü bir sıçramaya şahitlik ediyor. Çığır açan bu teknolojilerin dönüştürücü gücü ve sunduğu nimetlerden hiçbir toplumun mahrum bırakılmaması gerekir. Yapay zeka teknolojileri yeni bir tahakküm aracı olarak değil, insanlığın lehine kullanılmalıdır. Ev sahipliğini yaptığımız En Az Gelişmiş Ülkeler için Birleşmiş Milletler Teknoloji Bankası, dijital ve teknolojik açığın kapatılmasında kritik rol oynuyor. Hazırladığımız ve evrensel mutabakatla yakında imzaya açacağımız Dijital Dünyada Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bu alanda küresel bir farkındalık oluşturacağına inanıyor, çabalarımıza güçlü desteğinizi bekliyoruz. Diğer taraftan, ırkçılık, yabancı karşıtlığı ve bilhassa İslam düşmanlığının vahim boyutlara ulaştığı günümüzde, bir arada yaşama kültürünü tehdit eden bu akımlarla mücadele, insanlık için zaruret hâlini almıştır. Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi Sayın Moratinos’un, BM Genel Sekreteri’nin İslamofobiyle Mücadele Özel Elçisi olarak da atanması kıymetlidir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçen sene burada ifade ettiğim gibi aile kurumu, günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar tehdit altındadır. Kadın ve erkekten oluşan aileyi savunmak, aynı zamanda insanı, fıtratı, yaşamı ve geleceği savunmak demektir. Türkiye olarak, artan saldırılar karşısında aileyi savunmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
“BM’yi kuruluş ruhuna döndürecek adımları atmak hepimizin ortak sorumluluğu”
“İnsanlığın bir daha savaş felaketi yaşamaması için kurulan Birleşmiş Milletler’in kökleri, içinde bulunduğumuz karanlık döneme ışık tutacak değerlerle doludur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Genel Sekreter Sayın Guterres’in, Teşkilatımızı etkin ve verimli hâle getirmek amacıyla başlattığı Birleşmiş Milletler 80 Girişimi’ne desteğimiz tamdır. Bu girişimin Birleşmiş Milletler’in tüm faaliyetlerini daha da güçlendirecek bir süreç olarak başarıya ulaşmasını temenni ediyorum. Bu sürece, İstanbul’u bir Birleşmiş Milletler merkezi hâline getirme vizyonumuzdan da hareketle güçlü destek vermeye hazırız. 80’inci yılda Birleşmiş Milletleri kuruluş ruhuna döndürecek adımları atmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Biz, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir düzen kuruluna kadar ‘Dünya beşten büyüktür’ demeye devam edeceğiz. Görevimiz sistemi terk etmek değil, onarmak, yeniden işler hâle getirmektir. Hiç şüphesiz, daha adil bir dünya mümkündür. Türkiye, ‘daha adil bir dünyanın inşası’ için mücadelesini sabırla devam ettirecektir.” (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Küresel Sumud Filosu çevresinde yaklaşık 20 insansız hava aracı tespit edildi, gemilere mühimmat atıldı, iletişim hatlarında kesintiler yaşandı. İki yardım gemisinin üzerine ise belirsiz toz madde bırakıldı.
Küresel Sumud Filosu’nun çevresinde tanımlanamayan insansız hava araçları tespit edildi, iletişim hatları karıştı, teknelerden patlama sesleri duyuldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın da katılımıyla, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu marjında, Gazze konulu toplantı düzenlendi.
Rusya Savunma Bakanlığı, Donetsk bölgesinde Pereyezdnoye yerleşim birimini ele geçirdiklerini açıkladı.