ABD'nin Pasifik'teki son saldırısında 4 kişi öldü: "Yargısız infaz" eleştirileri sürüyor
ABD ordusu, Pasifik'in doğusunda uyuşturucu taşıdığı iddia edilen bir tekneyi hava saldırısıyla vurduğunu ve 4 kişinin öldüğünü açıkladı. Washington'ın son aylarda 80'den fazla kişinin hayatına mal olan bu operasyonları, uluslararası çevrelerde "yargısız infaz" eleştirilerini yeniden alevlendirdi.
ABD ordusu, perşembe günü Pasifik Okyanusu'nun doğusunda düzenlenen bir hava saldırısında, uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı iddia edilen bir teknenin hedef alındığını ve 4 kişinin öldüğünü duyurdu. Açıklama, ABD Güney Komutanlığı tarafından X platformunda paylaşıldı.
Komutanlık, hedef alınan teknenin Washington tarafından "terör örgütü" olarak tanımlanan bir yapı tarafından yönetildiğini savundu. Paylaşımda yer verilen görüntülerde, çok motorlu bir teknenin hızla ilerlediği ve ardından bir patlamayla alev aldığı görüldü.
Trump yönetiminin askeri varlığı artırması eleştiriliyor
Bölgedeki operasyonlar, Donald Trump'ın ikinci başkanlık döneminde yoğunlaştı. Ağustos ayından bu yana ABD, Karayipler ve Venezuela açıklarında askeri varlığını artırarak, uyuşturucu ticaretiyle mücadeleyi gerekçe gösteriyor. Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu kaçakçılık ağlarını yönetmekle suçluyor.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, salı günü yaptığı açıklamada, "Bu operasyonlar daha başlangıç" ifadeleriyle saldırıların süreceğini belirtti.
Ancak Birleşmiş Milletler uzmanları, söz konusu saldırıların çoğunu "yargısız infaz" olarak nitelendiriyor. Pentagon Sözcüsü Kingsley Wilson ise operasyonların hem ABD yasalarına hem uluslararası hukuka uygun olduğunu iddia ederek suçlamaları reddetti.
Kolombiyalı balıkçının ailesi ABD'ye başvurdu
Saldırılara ilişkin tepkiler, özellikle Kolombiyalı balıkçı Alejandro Carranza'nın ölümü sonrası yoğunlaşmıştı. Carranza'nın ailesi, ABD'yi insan hakları ihlaliyle suçlayarak Washington merkezli Amerikan Devletleri İnsan Hakları Komisyonu'na resmi şikâyette bulundu.
Carranza, 15 Eylül'de Santa Marta'dan tek başına balığa açılmış, günler sonra cansız bedeni bulunmuştu. Aile, onun bir "kaçakçı" değil, sivil bir balıkçı olduğunu vurguluyor.
20'den fazla tekne vuruldu
ABD güçleri, Eylül ayından bu yana Karayipler ve Pasifik'in doğusunda uyuşturucu taşıdığı iddia edilen 20'den fazla tekneyi imha etti. Bu saldırılarda toplamda 80'den fazla kişi hayatını kaybetti.
Son saldırı, ABD ile Venezuela arasındaki tansiyonun yükseldiği bir döneme denk geldi. Washington, bölgedeki askeri varlığını artırırken; Caracas bu adımları "rejim değişikliği hazırlığı" olarak yorumluyor.
Öte yandan ABD'nin Guyana Büyükelçisi, perşembe günü yaptığı açıklamada, Venezuela ile sınır anlaşmazlığı yaşayan Guyana'nın "her türlü çatışmada ABD tarafından savunulacağını" söyledi.
Guyana, çoğunluğu Essequibo bölgesinde bulunan büyük petrol rezervlerine sahip. Essequibo'nun yaklaşık 100 yıldır Guyana tarafından yönetilmesine rağmen, Caracas bölgenin kendi toprağı olduğunu iddia ediyor. ExxonMobil'in yaklaşık 10 yıl önce bölgede dev petrol sahaları keşfetmesinden bu yana kriz giderek derinleşmiş durumda. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
İşgalci siyonistler, işgal rejimi himayesinde sabah erken saatlerde Batı Şeria’nın çeşitli bölgelerinde Filistinlilere ait tarım arazilerine ve araçlara saldırdı.
ABD Başkanı Donald Trump, yıllardır süregelen ayrımcı ve dışlayıcı söylemlerini bu kez de Somali kökenli göçmenleri hedef alarak sürdürdü. Kapalı kapılar ardında Haiti ve Afrika’daki ‘bok çukuru ülkelerden’ göçmen istemediğini söylediği ilk döneminden bu yana, Trump’ın ırkçı ifadeleri yeni dönemde artık açık biçimde ve siyaseten meşru görülmeye başlandı.
İşgal rejimi sabah erken saatlerde Batı Şeria’nın birçok bölgesine baskın düzenleyerek evlerde arama yaptı ve çok sayıda kişiyi alıkoydu.
The Economist, Suriye'de bir yıl önce başlayan yeni dönemin, eski rejimin yıllarca işlediği "Esad giderse ülke çöker" söylemini boşa çıkardığını yazdı. Dergi, Başkan Ahmed eş-Şara'nın diplomatik hamleleri, güvenlikte istikrar ve dış politika yönelimiyle geçiş sürecini beklenenden daha sakin yönettiğini aktardı.