Diyarbakır'ın Karacadağ bölgesine bağlı Tilver köyü yakınlarındaki Dilaver Köprüsü’nde 14 Aralık 1992’de şehit düşen Muhsin Musilioğulları, yüksek ahlaki değerleri ve İslam davasına olan bağlılığıyla gençlerin örnek aldığı bir kahramandı. Yaşadığı kısa ömründe, sadece çevresine değil, tüm bölgeye ilham veren Muhsin, hayatını İslam’a ve hizmete adadı.

Muhsin, İmam Hatip'te eğitimine başladıktan sonra medreseye devam etti ve burada İslam'ın öğretileriyle şekillenen bir hayat sürdü. Eğitim hayatının yanı sıra, cömertliği ve gençlere gösterdiği ilgiyle de tanınan Muhsin, özellikle Karacadağ bölgesindeki Tilver köyünde gençlerin gönlünde taht kurdu. Muhsin, 14 Aralık 1992’de şehit düşene kadar, davaya olan bağlılığı ve gençlerin eğitimine verdiği önemle her zaman örnek biri oldu.

Genç yaşta bir dava adamı

Muhsin’in ailesi, onu sadece bir oğul olarak değil, aynı zamanda gençlerin örnek aldığı biri olarak da görüyordu. Babası Abdullah Musilioğulları, oğlunun yaşamını ve İslam davasına olan bağlılığını şu şekilde anlatıyor: "Muhsin, her zaman İslam davasına sadık bir çocuktu. Çocukluğundan itibaren ahlaki değerlere büyük bir özen gösterirdi. İnsanlara yardım etmeye, özellikle de gençlere ilgi göstermeye çok değer verirdi. Gençler onun etrafında toplanıyordu, çünkü sadece eğitim değil, onlara olan sevgisi ve cömertliğiyle de örnek oluyordu. Birçok kişi ona rehber olarak bakıyordu."

"Evlenmeyi hiç düşünmedi: ‘Şehit kardeşlerimiz varken, ben nasıl evlenebilirim?’"

Muhsin'in yaşamındaki en çarpıcı noktalardan biri, dünya hayatındaki zevklerden ziyade İslam davasına olan bağlılık ve mücadeleydi. Genç yaşta evlenme tekliflerine karşı Muhsin, "Evlenmek, şu anki amacım değil. Bu dünyada İslam davası için çalışırken, şehit olan kardeşlerimiz varken ben nasıl evlenebilirim? Benim için en büyük hedef, bu dava. Bu dünyada her şey fani, ama Allah’a hizmet etmek kalıcıdır." demişti.

14 Aralık 1992'de Dilaver Köprüsü’nde şehadet

14 Aralık 1992 akşamı, Muhsin ve arkadaşları, Diyarbakır’dan Çınar’a doğru yola çıkarken, Karacadağ bölgesindeki Tilver köyü yakınlarındaki Dilaver Köprüsü’nde pusuya düşürüldüler.

O anları anlatan bir arkadaşının sözleriyle olay şu şekilde gelişti: "O gün gece saatlerinde yola çıktık. Dilaver Köprüsü'ne geldiğimizde, aniden yol kesildi. Kimlik kontrolü yapılıyordu. Bizimle birlikte olanlar silahsızdı, ama içinde bulunduğumuz durumdan rahatsız olduk. Muhsin, her zaman emniyetli olmayı tercih ederdi. Bir süre sonra silah sesleri duyduk, ardından bir patlama sesi geldi. Sonra öğrendik ki, Muhsin orada şehit olmuştu. Gözümüzün önünde can verdi ama biz onun davasını yaşatmaya devam edeceğiz."

Bir dava adamı olarak şehit Muhsin

Muhsin, sadece bir İslam davası savunucusu değil, aynı zamanda çevresindekilere örnek bir insan olarak da tanınıyordu. Onun en belirgin özelliği, her zaman gençlere örnek olmasıydı. Muhsin, kendisini sürekli olarak gençlerin yanında, onları eğitmek, doğruyu göstermek için harcadığı zamanlarla etrafındaki kişilere büyük bir ilham kaynağı oldu. Gençlerin onun etrafında toplanmasının sebeplerinden biri de ona duydukları derin saygıydı.

Babası, Muhsin’in gençlerle olan ilişkisini şu şekilde anlatıyor: "Muhsin, gençlerin en iyi şekilde yetişmesi için ne gerekiyorsa yapardı. Gençlerle vakit geçirir, onları İslam’a uygun şekilde eğitir, onlara sadece kitap değil, aynı zamanda ahlaki bir duruş kazandırmaya çalışırdı. O, hiçbir zaman nefsini ön plana çıkarmadı; daima başkalarının iyiliği için çabalarını harcadı."

Babası Abdullah Musilioğulları: "Oğlumun mirası yaşayacak"

Son olarak, baba Abdullah Musilioğulları, sözlerini şöyle tamamladı: "Muhsin'in şehadeti, sadece ailesi için değil, tüm köy halkı ve onu tanıyanlar için büyük bir kayıp oldu. Ancak onun öğrettikleri, değerleri ve mücadelesi hala hatırlanıyor. Muhsin’in hayatı, özellikle gençlere örnek olacak şekilde şekillendi. Şehadetiyle de bir dava adamı olarak hafızalarda kalmaya devam edecek." (İLKHA)