28 Şubat mağduru Şeyhmus Alpsoy’un oğluna verilen 3 aylık engelli maaşının ve belediye tarafından yapılan ekmek yardımının kesilmesine, kamuoyunda tepkiler devam ediyor.
28 Şubat mağdurlarından Şehmus Alpsoy’un engelli çocuğunun maaşının kesilmesiyle ilgili konuşan Avukat Hasan Bozdaş, suçun şahsiliği ilkesini bir kenara bırakan ve aileleri, kişilerin işlemiş olduğu suçlar üzerinden mahkûm eden bu anlayışın ne hukuk devlet ilkesi ne de sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmadığını söyledi.
Yaşanan hukuksuzluğu İLKHA’ya değerlendiren ailenin avukatı Hasan Bozdaş, Şeyhmus Alpsoy’un 2000 yılından bu yana cezaevinde olduğunu ve 28 Şubat mağduru olan vatandaşlardan olduğunu belirterek, “Şeyhmus Alpsoy, hükümlü ve müebbet cezayla cezalandırıldı. 28 Şubat mağduru olarak belirttiğimiz ve Yusufi olarak adlandırdığımız kişilerden biri. Malum ailenin çalışanı yok. Babaları cezaevinde. Böyle olunca; belediyenin, Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfının yardımı ya da akrabalarının yardımıyla ayakta durabiliyorlar. Etimesgut Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı, şimdiye kadar ailenin Cüneyt ismindeki engelli çocuğuna 3 ayda bir ödeme yapıyordu. Fakat son dönemde maaş verilmemeye başlandı. Bunun üzerine müvekkilimin eşi Suat Hanım, gidip mütevelli heyetinden biriyle görüşmüş. Başta hane gelir durumunun iyi olduğu vesaire bahaneler öne sürülmüş. Ama çalışanın olmadığı bir yerde hane gelir durumunun düzelmesiyle alakalı bir maaş kesme durumu olmaz. Suat Hanım sıkıştırınca bu kişi, ‘Biz teröristlere, terörist ailesine maaş mı vereceğiz?’ demiş. Maalesef geldiğimiz nokta burası.” şeklinde konuştu.
“Kişilerin işlemiş olduğu suçlar üzerinden ailelerini mahkûm eden bir anlayış var”
Yaşanan bu olayın zihniyet olarak gelinen noktayı gösterdiğini belirten Bozdaş, “Suçun şahsiliği ilkesini bir kenara bırakan ve insanların ailelerini, çocuklarını kişilerin işlemiş olduğu suçlar üzerinden mahkûm eden bir anlayış var. Bu, ne hukuk devlet ilkesi ile ne de sosyal devlet ilkesi ile bağdaşır bir durum değildir. Biz, acilen bu durumun düzeltilmesini bekliyoruz. Bu, maalesef zihniyet olarak da geldiğimiz durumun bir göstergesi. Bu da acı veriyor maalesef.” diye konuştu.
“Hukuka göre karar veren hâkimlerin önünde tekrar yargılanmalarını istiyoruz”
Yıllardır 28 Şubat mağdurlarının yeniden adil bir şekilde yargılanması için çaba gösterdiklerini ifade eden Bozdaş, şu ifadeleri kullandı:
“Dosyası bozulmaya müsait o kadar çok insan var ki; işkenceler altında, avukatsız bir şekilde ifadesi alınan, Yargıtay’ın hukuken delil olarak sayılamayacağını belirttiği belgelerle müebbet hapis cezasına çarptırılmış onca insan var. Ve yüzlerce mahkûm şu an bu suçlamalarla cezaevinde bulunuyor. Biz de en azından müspet insanlar iktidara geldi dedik. Biz, bu insanların affedilmesini beklemiyoruz. Bu insanların adil bir şekilde, yani herhangi bir yerden talimat almadan; FETÖ’den ya da 28 Şubat cuntasından brifing ya da talimat almayan, doğrudan hukuka göre karar veren hakimlerin önünde tekrar yargılansınlar dedik. Bu insanların dosyaları yeniden görülsün diye talepte bulunduk. Maalesef bu taleplerimiz reddediliyor. Bu insanlardan birisi de Şeyhmus Alpsoy… Şeyhmus Alpsoy’un dosyası herhangi vicdanlı bir hâkimin önüne gelse bu adam nasıl 20 yıl cezaevinde diye oturup başını ellerinin arasına alacak. Öyle bir dosya. Ama maalesef zihniyet buna müsaade etmiyor.”
15 Temmuz darbe girişiminin ardından 4 bin 500 hâkim ve savcının, görevlerinden el çektirildiğini hatta birçoğunun ceza bile aldığını hatırlatan Bozdaş, buna rağmen bu kişilerin eliyle mağdur edilen insanların yeniden yargılanma talebinin reddedilmesinin bir çelişki olduğunu söyledi.
“FETÖ’nün ve 28 Şubat yargısının verdiği siyasi davalardaki bütün kararlar elden geçirilmeli”
“Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı ve bu darbe girişimi neticesinde terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 4 bin 500 hâkim ve savcıya görevlerinden el çektirildi” diyen Bozdaş, “Bu insanların büyük bir kısmı cezaevlerinde, bir kısmı yurtdışına kaçtı, firar etti, bir kısmı da muhtemelen yurtiçinde saklanıyorlar. Yargımızın geldiği nokta bu. Biz 4 bin 500 kişiyi terörist olmakla itham edeceğiz sonra onların çoğunlukla siyasi emirlerle, örgüt talimatıyla, özellikle siyasi davalarda verdikleri kararları geçerli sayacağız. Bu gerçekten bir garabet. Siz onların verdikleri kararları kendiniz şaibeli hale getiriyorsunuz ama buna rağmen onların imzalarıyla verilen karara yönelik yeniden yargılanmayı talep eden insanların taleplerini geri çeviriyorsunuz. Bunun yanında 28 Şubat cuntası ki yakın zamanda da cezalandırıldılar. Siz cuntanın varlığını da kabul ettiniz, 28 Şubat brifinglerini de kabul ettiniz. Ama 28 Şubat’ın brifingli yargısının da verdiği kararları bozmaya yanaşmıyorsunuz. Bu gerçekten hukukta ikiyüzlülüktür. Biz bunu hukukçu olarak sindirebilmiş değiliz. Bunun için FETÖ’nün ve 28 Şubat cuntasının brifingli yargısının da verdiği bütün siyasi davalardaki kararların elden geçirilmesi gerekiyor. Yoksa terörist olarak kabul ettiğiniz insanların verdiği kararları hukuken uygulamaya devam etmiş olursanız kendi kendiniz ile çelişmiş olursunuz.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
İlahiyatçı-Yazar Ramazan Erdem, insanın yeryüzündeki görevi ve tüketim alışkanlıklarına dair yaptığı değerlendirmelerde, israfın sadece bireysel değil, toplumsal sonuçları olan bir felaket olduğuna dikkat çekti.
4-6 yaş grubu Kur'an kurslarında binlerce öğrenciye eğitim verildiğini ve çocuklara İslami bilgileri kazandırmayı amaçladıklarını belirten Malatya İl Müftüsü Ramazan Dolu, bu etkinliğin temel amacının ise Malatyalılara Kur'an kurslarını tanıtmak ve bu kurslarda ne tür eğitimlerin verildiğini göstermek olduğunu söyledi.
Adanalılar, yaz aylarında artan sineklerle baş edemediklerini belirterek, CHP'li Adana Büyükşehir Belediyesinin yetersiz ilaçlama çalışmalarına tepki gösterdi.
Uzman Psikolog Servet Aşan, "Gençler, popüler kültürde ahlaki denetimden de yoksun bir şekilde ilerliyorlar. Aile bireye güveni, sevgiyi, samimiyeti öğreten ilk kurumdur. Aile, öğretmenler ile işbirliği içerisinde gençlere temel kavramları öğretmekle yükümlüdür." dedi.