Siyonist rejim derinlere saldırıyor ama boşuna: İran'ın yeraltı kaleleri sarsılmadı
ABD'nin elindeki en yıkıcı konvansiyonel bomba dahi İran'ın 100 metre derinliğe gömülü nükleer tesislerini yok etmeye yetmiyor. Uzmanlara göre siyonist rejim, erişemeyeceği hedeflere saldırarak hem askeri hem diplomatik bir çıkmaza sürükleniyor.
Siyonist rejimin, İran'a yönelik saldırılarında hedef aldığı nükleer altyapılar, sadece mühendislik harikası değil, aynı zamanda stratejik dokunulmazlık kalkanlarıyla korunan derin yeraltı kaleleri. Ancak görünen o ki, Tel Aviv yönetimi bu hedefleri imha edebileceği yanılgısıyla kendisini hem askeri hem siyasi olarak çıkmaza soktu.
ABD yapımı GBU-57A/B "Bunker Buster" bombaları, siyonist rejimin İran'ın yer altındaki nükleer tesislerini hedef alırken kullandığı en ağır silahlardan biri. Fakat bu "yerin derinliklerine inen canavar" bile, Fordo ve yeni inşa edilen Natanz gibi tesislerin beton ve dağ tabakaları altına gizlenmiş yapısına nüfuz edemiyor.
Fordo, yaklaşık 100 metre derinliğe ve dağ kayaçlarıyla destekli savunmaya sahip.
Yeni Natanz Tesisleri, yine 100 metreyi aşan derinlikte, yüksek korumalı bir dağ içi kompleks.
Bu tesislerin inşasında kullanılan yüksek mukavemetli beton, çok katmanlı kayaçlar ve bilinmeyen iç tasarım, saldırıları etkisiz hâle getiriyor.
Bu durumda akla gelen en temel soru şu: Siyonist rejim gerçekten bu hedefleri vurabileceğini mi sandı, yoksa iç kamuoyunu ve Batı'yı etkilemek için mi bu gösteriye başvurdu?
Askerî uzmanlar, İran'ın bu tür tesislerini etkili biçimde imha edebilmek için sadece birkaç bombanın yetmeyeceğini; aynı noktaya arka arkaya, tam isabetli çok sayıda ağır saldırı yapılması gerektiğini belirtiyor. Oysa ki sahadan gelen bilgiler, kullanılan bombaların hedeflerin ancak yüzeysel çevresine zarar verdiğini gösteriyor.
İran Devrim Muhafızları'nın açıklamasında yer alan, "düşmanın teknolojik üstünlüğü kırıldı" vurgusu da sahadaki tabloyu özetliyor. Sahip olduğu tüm gelişmiş silah sistemlerine ve Batı desteğine rağmen siyonist rejim, yerin altındaki gölgeleri vurmakta başarısız. Üstelik bu başarısızlık, yalnızca teknik değil, aynı zamanda stratejik bir hezimet anlamı taşıyor.
Tahran'ın kararlılığı, her saldırıya misliyle cevap verme politikasına dayanıyor. Rejimin hayal ettiği hızlı ve ezici üstünlük yerine, karşısında sarsılmayan bir irade ve derinliğe gömülmüş bir caydırıcılık buldu.
Sonuç olarak, siyonist rejim, gürültülü saldırılarla gerçek bir stratejik başarı elde edemeyeceğini bir kez daha gördü. İran'ın savunması yalnızca coğrafi değil; aynı zamanda akılcı, disiplinli ve uzun vadeli bir hazırlığın ürünü. Rejim isterse daha fazla bomba atsın, bu kalelere ulaşması neredeyse imkânsız.
"Siyonistler gerçekten vurmak mı istiyor, yoksa sadece vuruyormuş gibi yaparak çıkışı olmayan bir savaşın içine mi çekiliyor?" (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
HAMAS'ın askeri kanadı olan İzzeddin El Kassam Tugayları'nın en önde gelen tarihi komutanlarından ve hareketin askeri yapısında kilit roller üstlenmiş önemli şahsiyetlerinden Şehit Raad Saad, seçkin tugayların kurulması ve işgal ordusundaki Gazze Tümeni'ne karşı savaşı sonuçlandırmayı amaçlayan "Eriha Surları" planının fikir babası olarak biliniyor.
Sovyetler Birliği döneminde güvenlik aparatında yükselerek ülkenin en üst yönetim kademelerine ulaşan Haydar Aliyev, bağımsız Azerbaycan'ın kuruluş sürecinde belirleyici bir rol oynadı ve uzun yıllar devlet başkanlığı yaptı.
8 Aralık 2024, yalnızca siyasi bir tarih değil, aynı zamanda modern Suriye tarihinde bir dönüm noktasıydı. Çünkü halk, ülkeyi on yıllardır despotluk ve zulümle yöneten bir rejime karşı zaferini tescilledi.
8 Aralık 1987'de, on yıllardır adaletsizliğe maruz kalan Filistin halkı, yıllarca süren ve halkın tüm kesimlerini ve eğilimlerini kapsayan bir kıyama dönüşen gösteriler ve yürüyüşlerle ayağa kalktı.