"Özgürlük" kılıfıyla sürgün: Trump'ın Gazze planı ve yeni Nekbe hazırlığı

ABD Başkanı Donald Trump, FOX News'e verdiği röportajda Gazze hakkında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. "Gazze yıllardır kötü bir yerdi. Artık bir özgürlük bölgesi olmalı" diyen Trump, bölgeyi yeniden şekillendirme vizyonunu tekrar dile getirdi.
Donald Trump, FOX News'e verdiği bir röportajda Gazze hakkında şu cümleyi kurdu: "Gazze kötü bir yerdi, yıllardır öyleydi. Artık bir özgürlük bölgesi olmalı."
Bu söz, kulağa reformcu ve insani bir çağrı gibi gelebilir. Ancak arka planı sorgulandığında, bu söylemin gerçekte neyi meşrulaştırmaya çalıştığı daha net anlaşılır: etnik temizlik, zorunlu göç ve işgalin kalıcılaştırılması.
"Özgürlük bölgesi" nedir?
Trump'ın kastettiği özgürlük bölgesi, Filistinlilerin içinde bulunmadığı, Batı destekli bir yeniden inşa projesi.
Daha önce Trump'ın damadı Jared Kushner'in dile getirdiği, Gazze'nin bir sahil turizmi ve ticaret merkezi haline getirilmesi fikrinin devamı niteliğinde. Ancak bu vizyonun ön koşulu açık: 1 milyon Filistinlinin Gazze'den sürülmesi.
NBC News'in haberine göre Trump yönetimi, Gazze'den 1 milyona yakın Filistinliyi kalıcı olarak Libya'ya gönderme planı üzerinde çalışıyor. Karşılığında Libya'ya milyarlarca dolar yardım teklif ediliyor.
Bu bir insani yardım değil, bir halkı yerinden etmenin pazarlığıdır.
Sürgün siyasetine "insani çözüm" süsü
Trump, sözde insani bir kaygıyla konuşuyor: "Gazze halkı aç, yardım etmeliyiz." Ancak aynı konuşmanın devamında, insanların "Almanya veya İsveç'e gitmelerine gerek yok, Orta Doğu'da bir yerleri olabilir" diyor.
Bu, Filistinlilerin iradesini hiçe sayan, onların ata topraklarından istemediği hâlde sürülmesini normalleştiren bir yaklaşım.
Dahası, bu söylem, 1948'deki Nekbe'yi (Büyük Felaket) hatırlatıyor. O zaman da "güvenlik" ve "istikrar" bahanesiyle yüz binlerce Filistinli yurtlarından sürülmüş, bir daha geri dönememişti.
Bugün aynı senaryo, "özgürlük bölgesi" gibi cilalı kavramlarla tekrar sahneye konuyor.
Netanyahu'ya destek mi, mesaj mı?
Trump'ın Netanyahu hakkında sarf ettiği "Zor bir durumda… 7 Ekim'i unutmamak gerek" sözleri ise iki yönlü okunabilir. Bir yandan Netanyahu'nun işgal ve katliam politikasına zımni destek veriyor, diğer yandan onu esirlerin serbest bırakılması konusunda yeterince başarılı olmamakla eleştiriyor.
Ancak Trump'ın bu çelişkili tavrı da aynı stratejiye hizmet ediyor: Filistin halkı yerinden edilecek, Gazze boşaltılacak, siyonist rejim ise burada yeni bir düzen kuracak.
Sessizlik suça ortaklıktır
Bu planın asıl sorunu yalnızca Trump'ın ağzından çıkması değil, İslam dünyasının ve uluslararası toplumun büyük oranda sessiz kalması.
ABD yönetimi Filistinlileri parayla tehcir etmeye çalışırken, Arap liderlerin "çözüm sürecine katkı sunmaya hazırız" açıklamaları, bu kirli planlara zemin hazırlıyor.
Eğer bu sürgün projesi engellenmezse, Filistin halkı bir kez daha toprağından koparılacak, Gazze bir halksız toprak haline getirilip Batı'ya pazarlanacak.
Trump'ın "özgürlük bölgesi" söylemi, esasında işgalin, aç bırakmanın, bombalamanın, göçe zorlama ve sürgünün üstünü örten bir propaganda dili.
Filistin halkı ne yer değiştirmek istiyor ne de yaşadığı toprakları terk etmek. İstedikleri şey çok basit: özgürlük, adalet ve vatanlarında onurlu bir hayat. (İLKHA)
YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
Yaptırımlar ve dış baskılara rağmen Afganistan İslam Emirliği, istikrarı sağlamak ve milli egemenliği korumak için yoluna kararlılıkla devam ediyor.
İngiltere'den Almanya'ya, Fransa'dan BM'ye kadar birçok ülke ve uluslararası kuruluş, siyonist rejimin Gazze'deki soykırımını "utanmazlık", "savaş suçu" ve "insanlık dramı" olarak nitelendirdi.
Gazze'de bu Kurban Bayramı ne tekbir sesleri duyuldu ne de çocuk kahkahaları… Bayram sabahı bir sessizlik hâkimdi; yıkıntıların, açlığın ve ölümün sessizliği.
Gazze'deki ağır askerî başarısızlığın ardından siyonist rejim, bölgedeki çeteleri ve silahlı unsurları destekleyerek yeni bir kargaşa planını devreye soktu. 20 aydan uzun süredir süren kuşatma ve yıkıma rağmen direnişi yok edemeyen işgalciler, şimdi iç savaşı tetikleyerek toplumsal dokuyu hedef alıyor.